4 Mart 2015 Çarşamba

Kujo-Stephen King



Herkese merhaba. :) Okulun başladığı şu günlerde okuma hızım çok düştü. Eve gelince yorgunluktan kitap okumaya zaman ayıramıyorum. Okul temposuna alışana kadar biraz daha az okuyacağım galiba. Neyse bu arada iki tane King kitabı okudum ve ikisininde yorumunu tek bir seferde yapacağım. Hatta birini çok az yorumlayacağım. Nedenini aşağıda yazarım.

Kujo gelince inanılmaz bir okuma isteği doğdu içimde. Kitap çok akıcı olmasına rağmen okumam üç gün sürdü. Bu arada otobüslerde kitap okumaya da alıştım. Eskiden hiç okuyamazdım ama bu günlerde en çok otobüste okuyorum. Gayette hoşuma gitti. O motorun sesi kitaba odaklanmamı sağlıyor. Zaten evde de en çok elektrik süpürgesi çalışınca okuyabilirim.


Kitabın konusu Kujo adlı köpeğin kuduz olması sonucu oluşan olayları inceliyor. Bayağı iri bir köpek olmasına rağmen gayet uysal. İlk görüşte insanı korkutabilir ama herhangi bir tehlikesi yok. Kujo bir gün yarasa tarafından ısırılıyor ve kuduz oluyor. Kitabın ana konusu köpeğin kuduzluğu ama direk konuya girilmiyor. Tam hatırlamıyorum ama 100. sayfaya kadar köpekle ilgili bir olay olmuyor. Ha derseniz ki ''Olay köpek değil mi? Neden başkaları inceleniyor'' cevap veremem. Kesinlikle karakterlerin incelendiği bölümler sıkıcı değil ama o kadar yer verilmesine gerek yoktu bence. Gerek olmamasıyla birlikte o karakterlerin yaşamlarıyla ilgilide ilginç bir kitap yazabilirdi King. Bu kitabı çok sevdim ama son anda çok büyük bir hata yaptım. Son sayfalardayım her şey çok heyecanlı gidiyor, kitabı okuduğum için mutluyum falan içimden ''Kitap çok güzel ama King'e göre çok klasik olmuş'' dedim. Yani klasik derken konu çok klasik ya da işlenişi basit gibisinden değilde King daha farklı bir şey yazar  şeklinde düşündüm. Bu hatayı yaptım ve King yerle bir etti beni. Hangi duyguyu yaşadığımdan da bahsetmeyeceğim çünkü tahmin edilebilir ama öyle son yazılır mı be King? Ayrıca kitaptan sürekli bir fantastiklik sezdim. Hiç alakası yok çünkü köpek bildiğimiz kuduz. Yani kuduzluktan ne  gibi bir fantastiklik beklenir ki?


Okuduğum diğer kitap ise Falcı. Billy bir çingeneye çarpar ve hayatı değişir. Mahkeme tarafından aklanır. Sonrada sürekli kilo vermeye başlar. Zaten fazla kiloları vardır ama hiçbir çaba sarf etmeden kilo verir. Buda kendisini ve etrafındakileri telaşlandırır. Gördüğünüz gibi ilgi çekici bir konusu var ama bu kitabı okurken çok zorlandım. Çok kötü bir çevirisi vardı. Yani hiçbir şey anlamadım desem yeridir. Çeviri o kadar kötüydü ki sürekli başka şeyler dikkatimi çekiyordu, kitaba yoğunlaşamıyordum. Yani bu kadar saçma sapan çeviri yapmanın anlamı ne ki? Aynı şeyler Kujo'da da vardı ama o kadar beter değildi. Kujo'da sadece kelime hataları vardı. Birde çok merak ettiğim bir şey var. Stephen King kitaplarını çeviren pek muhterem çevirmenler sizin gereksinmek kelimesiyle bir ilişkiniz mi var? Gereksinmek ne ya? ''Ağrı kesici gereksiniyordu'' yerine ''Ağrı kesiciye ihtiyacı vardı'' yazmak çok mu zor? Bu kadar saçma sapan bir sözcük olamaz.

Kujo'yu hepinize öneririm. Tekrar basılmışken alın bence ama Falcı'dan uzak durun derim. Okuduğunuz için teşekkür ederim. İyi günler. :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder