26 Haziran 2015 Cuma

Mezarlık Kitabı-Neil Gaiman


Herkese merhaba. :) Bugün size çok merak ettiğim bir yazar olan Neil Gaiman'ın bir kitabını yorumlayacağım. Hepiniz muhakkak onu bir yerlerden duymuşsunuzdur, merak etmişsinizdir. Bende uzun zamandır merak ediyordum ama bir türlü okumaya fırsat bulamıyordum. Sonunda ilknoktanın güzel %50 kampanyası ile Neil Gaiman'ın bazı kitaplarına sahip oldum. Zorlu bir eleme sürecinden sonra da Mezarlık Kitabı'nı okumaya karar verdim.
Neil Gaiman okumadan önce hakkında çok fazla yorum okumuştum. Tarz olarak herkese hitap etmeyeceğini, farklı bir tarzı olduğunu okudum hep. Haliyle bende  çok uçuk bir şeyler bekledim. Ancak tarzı çok normal geldi. Belki bu kitabı diğer kitaplarına oranla kendi tarzının dışındadır ama sadece Mezarlık Kitabı için şunu söyleyebilirim ki bu kitapla Neil Gaiman'a başlarsanız sevmemeniz gibi bir ihtimal yok.
Kitap konu olarak çok orjinal. Mezarlıkta büyütülen bir çocuğun hikayesini anlatıyor. Bod daha bebekken ailesi öldürülür ama kendisi şans eseri mezarlığa sığınır ve mezarlıktaki hayaletler ona sahip çıkar. Artık Bod mezarlıkta büyüyecektir. Bütün hayaletler seferber olur ve Bod'ı büyütmek için seferber olurlar. Ancak hayaletlerin şöylede bir özellikleri vardır ki mezarlıktan dışarı çıkamıyorlar. Haliyle Bod'ın yaşamını sürdürmesinde gerekli olacak eşyaların temin edilmesi içinde ona bir koruyucu seçerler. Silas adındaki bu koruyucu Bod'ın gelişiminde de yardımcı olur.Ancak Bod'ın ailesini öldüren kişi hala dışarıdadır ve onu aramaktadır.  Konusu hakkında bu kadar bilgilendirdiğim yeter bence.
Kitap boyunca Bod sürekli büyüyor ancak hayaletler her zaman öldüğü yaşta kalıyorlar. Neil Gaiman bu değişimi çok iyi işlemiş. Bod küçükken kendisinden büyük bir  karakter sanki bir bilgeymiş gibi gelirken Bod o karakterden daha büyük olduğu zaman mızmız bir çocukmuş gibi geliyor.
Kitabın masalsı bir dili var ve çok rahat okunuyor. Ben kitaba o kadar hayran kaldım ki her kelimeyi kaçırmadan okumaya gayret ettim. Zaten iki kere sahurdan sonra okudum ve kitap bitti. 284 sayfa olduğu için uzun sürmedi.
Kitapta en çok hoşuma giden şey ise içindeki çizimler oldu. Yeni bir bölüm başlayacağı zaman çizimler oluyor ve içindeki yazılarla birlikte çizgi roman havası katılmış. İçimde çizgi roman aşkı uyandırdı
Kitapta değişik yaratıklarda kullanılmış. Daha önce adını hiç duymadıklarımın yanında duyduğum ama hiç rastlamadığım gulyabineler de vardı. Eskiden Kemal Sunal filmlerinde izlediğimiz gibi dev gulyabaniler değil bunlar, daha küçük ve tatlıları.
Kitabın en sevmediğim tarafı ise çok kısa olmasıydı. Hikaye o kadar güzeldi ki hiç bitmesin istedim. Bitince de anlamadığım bir şekilde duygulandım. Bod'ı o kadar benimsemiştim ki belkide bittiğini idrak edemedim. Şeker Portakalı okuduğumuzda içimiz bir değişik olur, Zeze bizi güldürürken diğer sayfada ağlamamıza sebep olurdu ya Bod onun biraz daha hafif hali. Şeker Portakalı'na göre dram yönü çok çok hafif ama nedensizce beni duygulandırdı işte.
Artık favori yazarlarıma bir yenisini daha ekliyorum. Neil Gaiman ile devam edeceğim. Umarım diğer kitaplarını da Mezarlık Kitabı kadar beğenirim.
Yorumumu okuduğunuz için teşekkür ederim. Hepinize bol okumalı günler dilerim. :)


24 Haziran 2015 Çarşamba

Fırtına Büyücüsü- Jim Butcher


Herkese merhaba. :) Tatilin başlaması ile sadece kitaplara yöneleceğimi düşünmüştüm ama öyle olmadı. Sıcaklarında etkisiyle bir uyuşukluk var sürekli üzerimde. O yüzden sürekli uyuyorum ve kitaplara zaman ayıramıyorum. Ancak Dresden Dosyaları serisi ile bu kötü durumdan kurtuldum. Aslında Fırtına Büyücüsü'nden önce Stephen King-Diriliş'i okudum ve kitabı yorumladım. Ancak nedenini çözemediğim bir şekilde kaydettiğim yazıyı sildim. Tekrar yorumlamaya da üşenince öylece kaldı. Birazcık değinmek gerekirse kitabı beğendim ben. Kitabın başları inanılmaz ilgi çekici ancak ortalara doğru biraz tempo düşüyor. Tabi kahramanın büyümesi bunda etkin rol oynasa da herhangi bir olayın olmaması asıl neden. Neyse Diriliş'ten bahsettiğim yeter. King'in son dönemlerde çıkan kitapları hakkında olumlu düşünüyorsanız okuyabilirsiniz.

Gelelim asıl kitabımıza. Daha önce bu tür bir kitabı okumadım. Büyü yönünden Harry Potter aklınıza gelebilir ama konu olarak çok farklı. Aslında polisiye diyebiliriz kitap için ama tam öyle değil işte.
Büyücümüz olan Harry Dresden paranormal olayları soruşturur, kayıp eşyaları bulur. Bazende polisin çözemeyeceği olaylara el atar. Bu aralarda kendisine çok az iş geldiği için bazı zorluklar çeker. Şans bu ya tam o zamanlar kendisine iki iş gelir. Birincisinde polis çifte bir cinayette Harry'den yardım ister ikincisinde ise kocası arayan bir kadın Harry'e başvurur.

Bu seriye başlamadan önce bu kadar seveceğimi tahmin etmemiştim. Çerezlik bir seri olarak düşündüm ama cidden öyle değil, çok sağlam bir seri. Dili çok akıcı ve eğlenceli. Marslı'dan sonra ilk defa bir kitapta bu kadar eğlendim. Kitap 367 sayfa, bir günde çok rahat bitirebilir.

Aslında Zaman Çarkı bitmeden başka bir seriye başlamayı düşünmüyordum. Ancak kuzenimde Zaman Çarkı'na başladı ve bende onun bana yetişmesini bekleyeceğim. Ama belli olmaz birden kafama eser ve devam edebilirim, şuanlık öyle bir planım olmasa da.

Neyse seriye devam edelim. Ben seriye başlamadan önce eski zamanlarda geçtiğini sanmıştım ama 2000'li yılların başlarında geçtiğini öğrendim. Başlarda alışmakta biraz zorlandım çünkü kendimi eski zamanlarda geçecek diye o kadar şartlamıştımki biranda hayal kırıklığına uğradım. Alışmam çok uzun sürmedi ama.  Hatta iyi ki bu zamanlarda geçmiş dedim.

Kitabı çerezlik olarak gördüğümü söylemiştim başlarda. Bu düşüncem kitabı okurken de devam etti Bunun nedeni de başlarda hemen evrenin içine giremeyişimdi. Kitabın devamını bilmiyorum ve kafamda saçma sapan tahminler yapıyordum. Bu tahminlere göre de kitabı zayıf olarak görüyordum. Ancak yazar olayı o kadar güzel bağladı ve çözdü ki hayran kalmamak çok zor.

Şuan seriye devam eder miyim bilmiyorum. Anladığım kadarıyla her kitapta farklı olaylar anlatılıyor. Böyle olunca da ara vermenin bir sorun yaratacağını düşünmüyorum.
Bu  kitap hakkındaki yorumum bu kadar. Okuduğunuz için hepinize teşekkür ederim. Bol okumalar. :)

12 Haziran 2015 Cuma

Mim

Herkese merhaba. :) Bu sefer kitap yorumlamayacağım. Kronik Okur beni mime davet etmiş ve bende onu yapacağım. Kendisine davet için teşekkür ederim.  Gerçekten çok güzel sorular var bu mimde.

1-Klişe bir soruyla başlayalım:Film mi? Kitap mı?
Bu soruya film diye cevap verecek var mı acaba? Şuan aklıma kitaptan  en güzel çevrilmiş film olarak sadece Yüzüklerin Efendisi geliyor ve o bile kitaptan güzel değildi. Kısacası kitap diyorum. :)

2-Ne tür kitapları tercih edersin?
Epik fantastik benim için her zaman bir adım önde olmuştur. 

3-Bir yazar olsan kim olmak isterdin?
Stephen King ve George Martin arasında kaldım. Buz ve Ateşin Şarkısı'na hayran olsam da G.M bu aralar çok fazla küfür yediği için King olmak isterdim.

4- Bir kitap yazmaya karar versen aklına gelen ilk konu hangi türe gelirdi?
Epik fantastik sanırım. Krallıklar, savaşlar, anlaşmalar, entrikalar vs. Bu tür şeyler çok hoşuma gittiği için başka bir şey aklıma gelmezdi. 

5- Çok başarılı bir kitap yazdın. Film mi yoksa dizi mi olmasını isterdin ya da kitap olarak kalmasını mı tercih ederdin?
En zor soru bu herhalde. Ne kadar kitabın dizisi  yada filmi çıktığında ön yargılı olsakta merak ediyoruz. Ben tamamen benim kontrolümde filminin çekilmesini isterdim. 

6- Issız bir adada yanına yol arkadaşı olarak seçeceğin kitap karakteri kim olurdu?
Tabi ki Roland Deschain. Roland beni yaşamda tutardı.

7- Hayatın boyunca sadece tek bir yazarın kitaplarını okuma şansın olsa bu kim olurdu?
Stephen Kİng

8- İki yazar beraber bir kitap yazsa harika olur dediğin iki yazar düşün. Kim onlar?
Robert Jordan yaşasaydı George Martin ile yazmasını isterdim. 

9- Sonunu değiştirmeyi en çok istediğin kitap?
Ölü Ruhlar Ormanı kesinlikle. Sonunu hiç beğenmemiştim. 

10- Önermekten sıkılmadığın, ''Dünya okusun!'' dediğin bir kitap sorsam?
Stephen King-Sadist. Çoğu kişiye öneriyorum. 

11- Eyvah! Bir kitabın içine hapsoldun, hem de ana karakter olarak. Hangi kitap olsa ''Beni burada bırakın.'' derdin?
Ritmatist. Nedeni diğer evrenlere göre daha fazla sevmem değil. Sadece burada hayatta kalabilirdim.

Okuduğunuz için teşekkür ederim. Bazı yazılarımın altı beyaz olmuş ve ben bunu nasıl çözeceğimi bilmiyorum. O yüzden özür dilerim.  
Kronik Okur'da tekrar teşekkür ediyor ve kalemderi ve 1kitap5yorum u davet ediyorum.


5 Haziran 2015 Cuma

Gölge Yükseliyor-Robert Jordan



Herkese merhaba. :) Sınavların bitmesi ile rahatlamış bir şekilde karşınızdayım. Bayağı ara vermek durumunda kaldım ama malum sınavlardan kitap okuyamıyordum. Sınavların bitişiyle de hemen kitaplara saldırdım. Zaman Çarkı serisine daha fazla ara vermek istemediğimden dördüncü kitaba başladım. Bir haftadır bu kitabı okuyorum. Kitap 1000 küsur sayfa ve bir hafta kısa gibi gözükebilir lakin öyle değil. Çok daha kısa sürede bitirebilirdim ama bazı karakterler beni deli ettiğinden kitabı okuyamadım. Artık bu seri hakkında düşüncelerime güvenemez oldum. Her sayfa fikrim değişiyor. Kitabı okumayı zorlaştıran karakterler Egwene ve Nynaeve. Ya cidden bu karakterlerden kitabın son sayfalarına kadar nefret ettim. Hemen şunu belirteyim size, bu kitap hakkında spoiler vermeyeceğim ama serinin önceki kitapları hakkında spoiler verebilirim. İşte bu iki karakter Aes Sedai olduktan sonra çok havalandı. Herkesi ezmeye çalışıyorlar ve ben bundan nefret ediyorum. Ölseler üzülmem cidden. İşte böyle düşünürken son sayfada bir şey oluyor Nynaeve ile gurur duyuyorum. Galiba Aes Sedailerin genel huyu böyle. Ne kadar pis, bencil, havalı insan varsa Aes Sedai olarak almışlar. 
Önceki kitapta bölümlerin kısa olduğunu söylemiştim ama bu kitapta tekrar eski haline dönmüş. Yine o uzun, bitmez bölümler sizi bekliyor. Birde çeviri beni biraz rahatsız etti. Tek bana mı oldu bilmiyorum ama sanki cümlenin başıyla sonu arasında birlik yoktu. Başlarda inanılmaz rahatsız etse de zamanla alıştım. 
Seride en hoşuma giden şey ise Aieller. Benim hayatım boyunca bu kadar sevdiğim bir topluluk olmadı. Aielleri biri üzünce ben üzülüyordum, küçümserlerse sinirden ölüyordum. Hiçbir Aielin kılına zarar gelmesin istiyorum. Gerçekten çok orjinal bir halk. Bu kitapta geçmişlerine dair çok fazla bilgide verildiğinden daha bir benimsedim. Tabi Rand'ın da Aiel olmasınında etkisi yok değil. 
Erkek karakterleri her zamanki gibi çok seviyorum. Keşke Mat'e daha fazla bölüm verilseydi kitapta. Öyle çok daha güzel olabilirdi. Perrin ve Faile çiftini de çok seviyorum. En sevdiğim kadın karakter Faile olabilir. Perrin'i güzel kontrol ediyor. Perrin çok saf zaten. Yani Rand'a ve Mat'e bakıyorum, sonra Perrin'e bakıyorum sanki hala çocuk gibi. Büyük düşünemiyor hala. Bunun haricinde iyi bir karakter. 
Kitap hakkındaki yorumum bu kadar. Bayağı yarım yamalak bir yorum oldu ama seri yorumlayamıyorum ben. Şimdi Dirilişe başlayacağım. Okuduğunuz için teşekkürler. :)