23 Mart 2015 Pazartesi

Kralların Yolu-Brandon Sanderson


Herkese merhaba. :) Normalden daha uzun süren bir aradan sonra tekrar aranızdayım. Bu aranın nedeni kitabın  uzun olması ve sınavlarımın başlaması. Vizelerime bir hafta kalmışken çalışmaya erken başlayayım dedim ve kitabı az az okumak zorunda kaldım. Normalde çok rahat üç günde okunacak bir kitap. Uzun olduğuna bakmayın siz.
Bundan önceki yazımda Brandon Sanderson kitaplarını kafama göre bir sıraya koyduğumdan bahsetmiştim. O sıralamaya göre Kralların Yolu'nu en son okuyacaktım ama tekrardan sözümü tutmadım Zaten ne zaman kitaplarla ilgili bir söz versem tutamıyorum.
Kitap hakkında yorumuma geçmeden önce size Buz ve Ateşin Şarkısı serisine olana hayranlığımı belirtmek isterim. En sevdiğim serilerden biridir. Krallıklar, savaşlar her zaman hoşuma gitmiştir. Geogre amcamız sağ olsun kitapları  o kadar yavaş yazıyor ki kitapları hasretle bekler oluyoruz. İşte bu özlemle geçen günlerde Kralların Yolu ilaç gibi geldi. Aradığım her şey bu kitapta vardı.
Kitap tahmin edebileceğiniz gibi savaş temalı. İliklerimize kadar  savaşı hissediyoruz. Tabi sadece savaş üzerinden gittiğini söylemek doğru olmaz. Çok iyi bir temeli var kitabın. Sanderson öyle baştan savma bir evren yaratmamış. En ince ayrıntısına kadar kendi tasarlamış. İnsanların adetlerin  tutun bitkilere kadar çok iyi bir tasarım var. Farklı hayvan türleri, ilginç ırklar, yeni büyüler bunların hepsi o kadar güzel işlenmiş ki hiç yabancılık çekmiyorsunuz. Bu durum cidden çok iyi. Çünkü insan yeni bir seriye başlarken oradaki evreni tam olarak benimseyemezse o seriden istediği randımanı alamaz. Bazen büyüler çok çocukça gelir, bazen karakterler baştan savma olur. Bunların hiçbiri bu kitapta yok. Sanki bizde o dünyadaymışız da tarihimizi anlatan bir kitap okuyormuşum gibi hissettim.
Kitabın boyutu sakın gözünüzü korkutmasın. İlk üç yüz sayfa benim için bir tanıtım oldu. Arada geçen isimler krallıklar falan bunların hepsini oraya kadar anlamaya başlıyorsunuz. Size önerim sakın bu kitapta atlama yapmayın. Her kelimeyi yalayın yutun. Önemli ipuçları olabiliyor aralarda. İşte bu üç yüz sayfayı atlattıktan sonra aksiyon hiç düşmüyor. Her bölümden sonra diğer bölüme geçmek için inanılmaz bir istek duyuyorsunuz.
Kitap tek bir kişinin gözünden de anlatılmıyor. 4-5 tane ana anlatıcı var ama arada farklı kişilerde devreye giriyor. Karakterler cidden çok sağlam. Şuana kadar okuduğum kitaplardaki kadın karakterler içindeki en sağlam kadında bu kitapta.
Hangi tür kitap olursa olsun benim en nefret ettiğim şeyler  bir kitapta geçmişi hatırlamak ve hayal aleminde dolaşmak olmuştur. Bu kitapta ikisi de var. Geçmişe dönme kısımlarını başta sevmemiştim ama sonlara doğru çok iyi oldu çünkü merak ediyorsunuz. Hayal kısımları ise tek kelimeyle harikaydı. Yazılacaksa böyle güzel yazılmalı bence.
Daha önceki yazılarımda entrikayı çok sevdiğimden bahsetmiştim. Bu kitapta öyle şeyler oldu ki ağzım açık kaldı. Bu kitabın en can alıcı yeri ise son iki yüz sayfası. Ben bir ara 700. sayfaya gelmiştim, aradan sanki on dakika geçti bir baktım kitap bitti. Ben hayatımda böyle mükemmel bir son okumadım. Bir şeyler açıklıyorlar ama dahada merak etmeye başlıyorsunuz. Aksiyonun dibine vurduklarından bahsetmeme gerek yok zaten. O mükemmel sonu okuduğunuz için seviniyorsunuz ama ikinci  kitap çıkmadığı için kahroluyorsunuz. Neyse size önerim hemen bu kitabı sipariş edin. Yaptığınız kitap listelerini boş verin. Bu kitabı hemen okuyun lütfen.
Birazda kitabın baskısı hakkında konuşmak istiyorum. İnanılmaz kaliteli bir baskı olmuş. Kitabın kapağı mükemmel öncelikle. Kitap kalitesi mükemmel ötesi. Sayfalar çok kaliteli cidden. Helede arada öyle çizimler var ki kitap için çok yararlı olmuş. Kafamızda canlandıramadığımız şeyleri daha rahat kavrayabiliyoruz. Büyük bir övgüde Can Sevinç'e gitmeli bence. Harika bir çeviri yapmış. Rahatsız olduğum tek bir yer bile yoktu. Akılçelen Kitaplara olan sevgim arttı bayağı. İnşallah ikinci kitap en yakın zamanda gelir. Yoksa meraktan öleceğim. Kitap hakkında söyleyeceklerim bu kadar.  Okuduğunuz için teşekkür ederim. İyi günler. :)

14 Mart 2015 Cumartesi

Ritmatist-Brandon Sanderson



Herkese merhaba. :) En son yazımın üzerinden bir hafta geçmiş neredeyse. Bu arada kitaplar okudum ama kendimi kitapların dünyasında hissedemediğim için hiçbirinin yorumunu yapmadım. Kitapları beğenmeyince de bende bir soğuma halleri başladı. Bende bu kötü durumu yok etmek için en merak ettiğim yazar olan Brandon Sanderson'ın bazı kitaplarını sipariş ettim. Aslında tek merak ettiğim yazar Brandon Sanderson. Sanki bu kitaplarda bitince benim okuma hayatım bitecekmiş gibi hissediyorum. Kitaplarım gelincede kendi kafamdan bir sıralama yaptım. Benim böylede kötü bir huyum var. Adamın hiçbir kitabını okumamışım ama kafamdan şu kitabı daha iyidir diyorum. Bu sıralamayla da en sona Ritmatist'i koydum. Daha fazla uzatmıyorum ve kitap hakkındaki yorumuma geçiyorum.

Joel kitabımızın baş karakteri. Her zaman Ritmatist olmak istemiş bir kişi. Olamayınca da bu olaylara olan ilgisi sönmemiş tabi. Hep bir araştırma içinde Joel. Dersleri izliyor, kitaplar okuyor. Ritmatistlerin özellikleri de çizgilere hayat verebiliyorlar. Tebeşirlerle çizdikleri işaretlerle bazı şeyler gerçekleştirebiliyorlar. Canavarlar çiziyorlar ve canlanıyor. Ancak bu canavarlar iki boyutlu olarak kalıyor. Gördüğünüz gibi ilginç bir konusu var. Başta biraz saçma gelse de ilerleyen bölümlerde yapılan açıklamalarla daha iyi benimseyebiliyorsunuz. Şuana kadar çok fazla fantastik eser okumadım ama okuduklarım içerisinde keşke o dünyada yaşasaydım demediğim bir kitap olmadı. Hangimiz Hogwarts'da okumak istemedik ki? Hangimiz Lannister zulmüne son vermek istemedi peki? Bu dünyaların hepsinde yaşamak istedim ama hiçbirinde Ritmatist'te ki gibi ben bu işi başarırım demedim. Bu dünya tam bana göre. Tehlikeli ama öyle Buz ve Ateşin Şarkısı'nda ki gibi aşırı bir tehlike yok. Olay biraz stratejiyle alakalı. O yüzden çok sevdim ben bu kitabı. Harry Potter lafı geçmişken kitabın benzerlikleriyle alakalı konuşmak istiyorum. Bazı yerlerde kitabın Harry Potter'a benzediğini okumuştum ama ben pek benzetemedim. Nalizar karakteri biraz Snape'e benziyor ve bu kadar. Konudan çok uzaklaştım ve hemen dönüyorum. Joel'in okulunda hem Ritmatistler yetişiyor hem de normal insanlar. Bir gün bu okulda yaşayan biri kaçırılıyor ve olaylar gelişiyor. Kitap cidden çok akıcı. Evde tadilat olmasaydı bir günde bitirebilirdim. Böyle aşırı akıcı, olaylı  kitaplarda sağlam bir temel olmazdı genellikle ama Ritmatist'te böyle bir sorun yok. Tek eksiği biraz betimleme eksikliği bence. Mekanlar, kişiler, şekiller daha ayrıntılı anlatılabilirdi.

Kitaba başlamadan önce kitabın çocuk kitabı olarak geçtiğini gördüm. Alakası yok diyebilirim. Başlarda tebeşirlerle çizilen şekiller falan bana da çocuk kitabı görüntüsü yansıtsa da ilerledikçe bu kanı yok oldu. Kahramanların yaşı küçük olduğu için böyle bir şey demiş olabilirler.

Kitapta en hoşuma giden şey ise her bölümün başında geçen şekiller. Savunmalar ya da yaratıklar hakkında bilgi veriyor bu şekiller. Ders kitabı gibi düşünebilirsiniz. Bu kısa bilgiler o dünyayı daha iyi kavramanıza yardımcı oluyor. Çoğu savunma şeklini de ezberledim, belki lazım olur. :) Kısacası bu kitabı hepinize öneririm. Harika bir seri, gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz. Okuduğunuz için teşekkürler. İyi günler. :)

6 Mart 2015 Cuma

Rüyalar ve Karabasanlar-Stephen King


Herkese merhaba. :) Normalde ben hikayelerden oluşan kitapları pek sevmem. Ancak King okuduktan sonra bu düşüncem değişti. Hikayeleri okumak ayrı bir zevkli oluyor. Bu kitapta 8 ayrı hikayeden oluşuyor.
1-Dolan'ın Cadillac Arabası
2-Küçük Çocuklara Katlanmak Güçtür
3-Gece Pilotu
4-Popsy
5-İthaf
6-Benim Sevgili Tayım
7-Maple Sokağı'ndaki Ev
8-Oynayan Parmak

Kitap zaten kısacık, 250 sayfa civarında. İçindede 8 ayrı hikaye var. Yani hikayelerde bir derinlik beklemedim. Bir tane hikaye 15 sayfa gibi bir şeydi galiba. O yüzden pek detaya girmeden anlatacağım bu kitabı.

4 Mart 2015 Çarşamba

Kujo-Stephen King



Herkese merhaba. :) Okulun başladığı şu günlerde okuma hızım çok düştü. Eve gelince yorgunluktan kitap okumaya zaman ayıramıyorum. Okul temposuna alışana kadar biraz daha az okuyacağım galiba. Neyse bu arada iki tane King kitabı okudum ve ikisininde yorumunu tek bir seferde yapacağım. Hatta birini çok az yorumlayacağım. Nedenini aşağıda yazarım.

Kujo gelince inanılmaz bir okuma isteği doğdu içimde. Kitap çok akıcı olmasına rağmen okumam üç gün sürdü. Bu arada otobüslerde kitap okumaya da alıştım. Eskiden hiç okuyamazdım ama bu günlerde en çok otobüste okuyorum. Gayette hoşuma gitti. O motorun sesi kitaba odaklanmamı sağlıyor. Zaten evde de en çok elektrik süpürgesi çalışınca okuyabilirim.